17 Kasım 2017 Cuma



  Uzun zamandır bir şeyler yazmak için çabalamamıştım. En duygusal ve mutsuz anlarımda yazmak isterken içime atıyorum. Neden olduğunu bilmiyorum; hislerimi tam anlamıyla yansıtamayacağımdan mı yoksa yazınca acımı tamamen yaşayamayacağımdan mı bunun ayrımını yapamıyorum.

  Aslında bakarsanız; hiçbir zaman acı çekmekten kaçınmadım. Kendimi acı çekmediğime inandırmaya çalışmadım. Son yaralanışıma kadar bir şeylerin veya birilerinin kollarına atılmadım. Aslında sonuncusunda da birkaç defa kenarından döndüm.Her neyse. Üstünü kapatıp derine gömmek istemedim hislerimi. Böyle yapmadığım için de şimdi mutluyum.

  Hayatıma, yaşadıklarıma, olaylara karşı verdiğim tepkilere baktığımda geçen seneye göre müthiş bir olgunluk görüyorum kendimde. Sanki yıllardır tanıdığım bir kıza dışarıdan bakıyormuş gibi bakıp ne kadar da büyümüş diyorum fark etmeden. 365 gün birini ne kadar büyütebilirse o kadar büyümüş. Hayatı nasıl da hiç daha önce geçmediği ve geçmek de istemediği yönlere kaymış..

  Şimdi ise diğer hayatında kalan ve o hayatın herhangi bir köşesinden asla buraya dahil olmayacak insanlar var. Çok sevilmeyen ama çok alışıldığından zor bırakılıp gidilen bir şehir, daralıp yangın merdiveninde içilen sigaralar, her çanta değişikliğiyle yeri değişen çakmaklar, 'saçmalama güvenini kıran tek şeyin, seni üzen şeyin bu olduğunu nasıl unutursun' deyip dönülen eşikler var. Sonsuza dek mutlu yaşadılar klişesinden farklı biten bir masal ve dönülen acımasız bir gerçek var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder