11 Mart 2018 Pazar

  Gözlerim dayak yemişim gibi kızardı. Biraz alerjik, biraz da zaman zaman gelen ağlamalarımdan kaynaklı sanırım. Hassas olduğumda, konuşunca ağlayabileceğimi düşündüğüm konuları açmamaya veya üstünü kapatmaya çalışırım. Bugünün akışından dolayı bunu başaramadım.
  Akşam annemle karşılıklı sigara içtik. Dertleşirken iyi oluyor. Geçen sene yurdun yangın merdiveninde içtiğim sigaralar gibi. Bazen tek başına soğuk ciğerlerine işlerken uzun uzun düşündüğün bazen de arkadaşınla çayın yanında. Eksilerini saymak istemiyorum ama sayılacak hiçbir artı yönü yok. Tamamen boşluktan tutunulan bir şey. Zaten herkese dediğim gibi: Ben bu yaştan sonra sigaraya filan başlamam. Ne ergenlik saçmalığındayım ne de çok sevdiklerimin, kendimin zarar gördüğü bir durum bir sağlık sorunu var. Zaten şu oldu sigaraya başladım, bu oldu sigaraya başladım diye öne sürülen nedenlerin çoğunun şımarıklık olduğunu düşünüyorum. Ya da birine verdiği sözü tutamayacak kadar iradesizlik. Ya da o kişiyi aylarca salak yerine koyabilecek kadar değer bilmezlik.
  Kime sorarsanız sorun en az bir derdi, kafaya taktığı bir olayı, söyleyemediği bir sözü veya yaptığı için pişmanlık duyduğu en az bir davranışı mutlaka vardır. Kendinden kaynaklı veya tamamen kendinden bağımsız saptığı bir yolda tökezlediği, yalnız bırakılmışlığı ya da sonuna kadar gidip de hayalindekini bulamayışı bulduysa da ondan koparılmışlığı olmuştur. Zaten her şey bizim için değil mi? Bütün mutluluklar da gözyaşları da aşk da nefret de. Aklımıza gelen, kalbimizin atışını değiştiren her duygu, her iyi ve her kötü şey.
  Hepsini yaşamamız gerek belki de. Batmamız, çıkmamız belki bi daha batmamız gerek. Zaten bizi insan yapan, bu kadar güçsüz ama aynı zamanda bu kadar da güçlü kılan bunlar değil mi? Acıları bile doya doya yaşamamız gerekiyor belki de. Çünkü yarın o acıyı duyumsayabileceğimiz bir ruhumuz olmayabilir.